Her insanın genelde dünyaya, özelde ise doğup
büyüdüğü coğrafyaya karşı ödev ve sorumlulukları vardır.
Her bir birey bu bilinçle hayata durmalı, öğrenmeli,
öğretmeli, korumalı, değer katmalı ve geleceğe karşı
sorumluluklarını yerine getirmeli. Toprağını, havasını ve
suyunu; evini, barkını koruduğu gibi korumalı... Tarihini,
kültürünü ve dilini öğrenmeli ve yaşatmalı... İşte bu bilinç
ve sorumluluk duygusu, bir takım ödevler yüklüyor
hemen hepimizin omuzlarına. Ben de bu kitapla payıma
düşen ödevi yapmaya çalıştım.
Kitabını yazmakla, doğup büyüdüğüm köyüm; Riçik'e
olan borcum bitti mi peki? Hiç sanmam! Çalışmaya,
üretmeye ve aşkla sevmeye aynen devam...
Ağaçlandıracağız daha, kıraç yerlerini Riçik'in. Buğday
ekeceğiz daha, gitmesin diye buralardan serçeler ve sarı
başaklar yeniden dalgalanacak tarlalarımızda, göreceksin
gülüm. Karıncayla da, börtü böcekle de kardeş olacağız,
tüm tabiatla olduğumuz gibi. Üzümünü sıkıp şarap
yapacağız daha, her kutlamada kadeh kaldırmak için
dostun şerefine... Türküler söyleyeceğiz daha, govend
tutup halaya durmak için el ele... Gelinlikler giydireceğiz
kızlarımıza, elma attıracağız daha oğlanlarımıza.
Halayların en güzeline daha durmadık bile... Davullar
çalacak, ak ellere kına yakacağız. Üstümüze çiçekler
yağacak sabahları ve güneş başımızın üzerinden kayıp
gidecek sular ülkesine doğru akşamları. Sonra ay düşecek
soframıza, kan kızıl şaraplar dolacak kadehlerimize. Kar
beyazı düşlerimizden daha hiç bahsetmedik bile...
Düşlerin ve sözlerin en güzelini belki de en sona
saklamışızdır, durun daha!.. Sevgiliye söyler gibi fısıldarız
belki de ar dolu sözlerimizi, gecenin karanlığında Riçik'in
taşına ve toprağına... Sabahları, yalın yürek ışığı
selamlamaya çıkacağız. Güneşin sarısıyla, göğün
mavisiyle, sevdaların karasıyla bitmedi daha işimiz bizim
gülüm.